Fas Gezi Notları

Mahşeri Kalabalığı ve Cennet Bahçeleri ile Büyülü Fas

Fas Gezi Notları

Mahşeri Kalabalığı ve Cennet Bahçeleri ile Büyülü Fas

2006 yılı Eylül ayındayız. 4.5 - 5 saatlik bir uçak yolculuğunun ardından Marakeş’e varıyoruz. Türkiye ile arasında 3 saatlik bir zaman farkı var.

Fas, coğrafi olarak Avrupa’ya yakın olmasına rağmen bir Kuzey Afrika ülkesi ve aynı zamanda barındırdığı Arap ve Berberi nüfus ile çok farklı bir kültürel yapıya sahip. Fas, 1956 yılında bağımsızlığını ilan ederek Fransız sömürgesi olmaktan kurtulmuş.

Kızıl şehir olarak bilinen (kızıllığı binaların renginden :)) ve UNESCO tarafından koruma altına alınan Marakeş, hemen hemen çoğu şehir yapılanmasında olduğu gibi eski ve yeni şehirler olmak üzere iki bölüme ayrılmakta; eski kısım Medina, yeni kısım ise, Ville Nouvelle olarak adlandırılmaktadır. Medina surlarla çevrili bir alandır. Dünyanın belki de en otantik ve kalabalık meydanlarından Cema El Fna da Medina‘da bulunmaktadır. Bu meydanda yılan oynatıcılar, falcılar, Meksika stiline benzer şapkaları ile sucular, sokak satıcıları, çeşitli yiyecekler, dans gösterileri, yöresel çalgıcılar, hediyelik eşyalar, kına yapanlar, maymunlar ve daha neler neler sizi karşılıyor ve geçmişte bir zamandaymışsınız hissine kapılıyorsunuz. Akşam daha da canlı olan meydan, açıkta pişirilen yemeklerden çıkan duman, gaz lambası, baharat kokuları, sokak çalgıcılarının müzikleri eşliğinde gerçekten izlemeye değer... Ayrıca, meydana bakan cafe ve resturantlardan meydanın eşsiz görüntüsü ve canlılığını izlemeye doyamazsınız. Denilebilir ki bu meydan Marakeş’in kalbidir.

Cema El Fna Meydanı

Cema El Fna Meydanı: su satıcıları

Cema El Fna Meydanı

Cema El Fna Meydanı: su satıcıları

Cema El Fna Meydanı

Bu arada yönetmenliğini Alfred Hitchcock’un yaptığı, başrollerini Doris Day ve James Stewart’ın oynadığı “Çok Şey Bilen Adam” filminin bazı sahnelerinin de Cema El Fna meydanında çekildiğinden bahsetmemek olmaz.

Marakeş’in önemli nirengi noktalarından (landmark) biri Kutubiye Camii’dir. Dünyada en uzun kabul edilen minareyi şehrin her yerinden görmek mümkün. Dikdörtgen mimarisi bizim camii mimarisinden farkını oluşturmakta.

Kutubiye Camii

Faytonla panoramik şehir turu yaparken VI.Muhammet’in sarayını da görüyoruz. Sonra El Badi Sarayı (El Badi Palace)na geçiyoruz. Daha çok yıkıntı halindeki sarayda anahtar deliği mimarisinin hakim olduğunu görüyoruz.

El Badi Sarayı: anahtar deliği mimarisi örneği

El Badi Sarayı

Hemen akabinde Bahia Sarayı (Bahia Palace)nı gezmeye koyuluyoruz. Portakal ve mandalina ağaçlarının bulunduğu iç içe küçük bahçelerle süslü sarayda yine anahtar deliği şeklindeki kapı ve pencerelere sıklıkla rastlıyoruz. Tavanlar ve duvarlar, çeşitli süslemeler ve oymalarla dekore edilmiş.

Bahia Sarayı

Bahia Sarayı

Bahia Sarayı

Baharat kokusuyla bütünleşmiş şehrin sokaklarını gezerken meşhur nane çayını da tadıyoruz.

Ertesi gün bir grup Fransız turistle berberi köyüne doğru yola koyuluyoruz. Yol boyunca zeytin ağaçlarına rastlıyoruz. Ne kadar ilginçtir ki kızıl şehrin toprakları bile kızıl! Yol üstü molamızda rengarenk bileziklerden kendimize birer tane alıyoruz. Bilezikler için 100’er dirhem ödüyoruz.

Bir köy evine uğrayarak nane çayı eşliğinde tereyağı, bal, zeytinyağı ve ekmekten tadıyoruz.

Yol üstünde yemek molası için girdiğimiz yerde bizi yöresel kıyafet ve zilleriyle dansçı kadınlar karşılıyor. Bu sürprizle birlikte ortamda hoş bir ambiyans oluşuyor. Bu ambiyansı tamamlayansa özel sunumuyla leziz tajin yemeğimiz oluyor. Et, sebze ve baharattan oluşan bu buğulama yemek Fas’ın en meşhur yemeği.

Dönüş yolunda Ali Baba ve Kırk Haramilerdeki mimariye benzer bir hediyelik eşya müzesine de uğruyoruz.

Yoğun bir günün sonrasında Menara bahçesinde yorgunluğumuzu atıyoruz.

El Badi Sarayı

Ardından Majorelle bahçesine geçiyoruz. Majorelle, kaktüs dahil envai çeşit bitkinin yer aldığı güzel bir bahçe. Sanki Divan şiirlerinde tasvir edilen bahçeler gibi...

Majorelle bahçesi

Majorelle bahçesi

Majorelle bahçesi

  • Etiketler

  • Sende Yorumunu Bırak

    • Hakkımızda

      Bir zamanlar TRT’de yayımlanan “Az Gittik Uz Gittik” adlı yarı çizgi film, yarı belgesel tadında bir program vardı. Hiç kaçırmadan izlerdik. Yine Jules Verne’nin kaleme aldığı macera romanı “80 Günde Devrialem”i severek okur, çizgi film uyarlamasını ilgiyle takip ederdik. Meğer tüm bunlar içimizde filizlenen dünyayı gezme aşkını...Devamı

      • İsa Heykeli
      • Rynok Meydanı
      • Pidhirtsi (Podgoretski) Kalesi girişi
      • Huacachina Çölü
      • PARQUE NACIONAL
      • Antarktikada bayrağımızı dalgalandırıyoruz
      • Nazca
      • Bahia Sarayı
      • Palmira
    • Dünya Kazan, Biz Kepçe